-
1 suyu kesmek veya kurutmak
çikandin -
2 buz kesmek
2) (suyu buz kalıbına dökmek, buz kalıbından parça kesmek, buzu kırıp parçalamak) МЫЛ пыупкIын/ пыупщIын, МЫЛ ПЫХЫН/ ПЫХЫКIЫН, МЫЛ КЪУТЭН -
3 couper
Iv t1 diviser kesmek2 enlever biçmek3 kesmek♦ couper la parole à qqn birinin sözünü kesmekIIv i1 trancher kesmek◊Attention, le couteau coupe bien ! — Dikkat, bıçak iyi kesiyor !
2 kesmek -
4 перекрывать
несов.; сов. - перекры́ть1) ( крышу) yeniden örtmek / kaplamak2) ( сделать покрытие в здании) dam yapmak3) aşmak; kırmakперекрыва́ть реко́рды — rekorları kırmak
перекрыва́ть но́рмы — normları aşmak
4) kesmekперекры́ть во́ду — suyu kesmek
перекры́ть доро́ги — yolları kesmek / tutmak
необходи́мо перекры́ть э́ти кана́лы — перен. bu kanalları tıkamak gerek
5) карт. kesmek -
5 su
вода́ (ж)* * *- yu1) вода́su almak — а) промока́ть ( об обуви); б) дава́ть течь (о лодке, судне); в) мор. брать питьеву́ю во́ду ( в судно)
su basmak — затопля́ть водо́й
su çekmek — а) впи́тывать во́ду; б) брать во́ду из коло́дца
su dökünmek — облива́ться водо́й
su etmek / göstermek / yapmak — дава́ть течь ( о судне)
su geçirmez — водонепроница́емый
su kaçırmak — а) пропуска́ть во́ду; б) арго моро́чить го́лову кому
su tesisatı, su boru hattı — водопрово́д
su vermek — а) полива́ть ( растения); б) напои́ть ( животных); в) дать во́ду кому; г) остужа́ть в воде́ калёный мета́лл
deniz suyu — морска́я вода́
içilir su, içme suyu — питьева́я вода́
kaynar su — кипято́к
maden suyu — минера́льная вода́
musluk suyu — водопрово́дная вода́
tatlı su — пре́сная вода́
yağmur suyu — дождева́я вода́
2) в соч.sular — во́ды
kıyı suları — прибре́жные во́ды
sanayı suları — промы́шленные во́ды
termal / şifalı sular — минера́льные исто́чники
yeraltı suları — подзе́мные во́ды
3) во́ды, во́дный масси́в; во́дные простра́нстваkara suları — территориа́льные во́ды
su baskını — наводне́ние
su basma — затопле́ние
köyü su bastı — деревню́ затопи́ло
su kavşağı — слия́ние рек
su yüzü — пове́рхность воды́
suyun yüzünde — на пове́рхности воды́, на воде́
4) река́, ре́чка5) врз. сокdomates suyu — тома́тный сок
portakal suyu — апельси́новый сок
mide suyu — физиол. желу́дочный сок
6) эссе́нция ( получаемая из пахучих цветков)çiçek suyu — цвето́чная эссе́нция
gül suyu — ро́зовая вода́
7) отва́р, насто́й; бульо́нet suyu — мясно́й бульо́н
pirinç suyu — ри́совый отва́р
tavuk suyu — кури́ный бульо́н
iki su yıkamak — стира́ть два ра́за
••suda balık satmak — погов. дели́ть шку́ру неуби́того медве́дя
suyu görünce teyemmün bozulur — посл. при ви́де воды́ в омове́нии песко́м уже нет нужды́ (если есть возможность решать вопрос законным путём, то почему не воспользоваться этой возможностью)
suyu görmeden paçaları sıvamak — погов. засучи́ть штани́ны, не ви́дя воды́
- suyunu almaksu uyur, düşman uyumaz — посл. во́ды спят, враг не дре́млет
- suyu baştan kesmak
- sudan cevap
- su çarpmak
- suyu keşilmiş değirmene dönmek
- suyunu çekmek
- sudan çıkmış balığa dönmek
- su dökmek
- suya düşmek
- sudan geçirmek
- su gibi - su gibi bilmek
- su gibi gitmek
- su gibi okumak
- su gibi terlemek
- suyuna gitmek
- suyunca gitmek
- suya göstermek
- su göstermemiş
- su yüzü göstermemiş
- su götürmez
- suyu ısınmak
- suyu kaynamak
- su içinde
- su içinde kalmak
- su iktiza etmek
- su kapmak
- sular kararmak
- su katılmamış
- suyu kesiyor
- su kesmek
- su kesilmek
- su koyuvermek
- suyu mu çıktı?
- yahu, İstanbulun suyu mu çıktı?
- suyu nereden geliyor
- suda pişmiş
- su okutmak
- suya sabuna dokunmamak
- suya salmak
- suyu seli kalmamak
- su serpilmek
- suyunun suyu
- suyuna tirit
- su yürümek
- su yüzüne çıkmak -
6 резать
несов.; сов. - разре́зать, заре́затьре́зать мя́со на кусо́чки — eti doğramak
ре́зать мета́лл — metal kesmek
2) тк. несов. ( об острых предметах) kesmekнож совсе́м не ре́жет — bıçak suyu kesiyor
ре́зать скот — hayvan kesmek
4) тк. несов. oymakре́зать по де́реву — tahta üzerine oymak
ре́зать на ме́ди — bakır üzerine oymak
ре́зать ло́жки — odun oyarak kaşık yapmak
5) тк. несов., перен. ( неприятно действовать) tırmalamak; tedirgin etmekу́хо ре́жет — insanın kulağı tırmalanıyor
э́то, ви́дите ли, ре́жет им глаза́ — bundan gözleri tedirgin oluyormuş
6) разг. ( говорить прямо) sözünü esirgememek••ре́зать мяч (в теннисе и т. п.) — top kesmek
-
7 courant
In m1 de l'eau akıntı [akɯn'tɯ]2 électr cereyan3 au courant bilme4 dans le courant de süresinde◊Il viendra dans le courant du mois. — Bu ayın içinde gelecek.
5 courant d'air hava akımıII1 fréquent sık raslanan2 eau courante musluk suyu◊Il n' y a pas l'eau courante dans cette maison. — Bu evde musluk suyu yok.
-
8 et
мя́со (с)* * *1) мя́соet kıyma makinesi — мясору́бка
et kızartması — жарко́е
et suyu — бульо́н
et tahtası — доска́ для ру́бки мя́са
et yemeği — мясно́е блю́до
dana eti — теля́тина
sığır eti — говя́дина
tuzlama sığır eti — солони́на
2) те́ло; плотьdiş eti — десна́
kaba eti — зад, "мя́гкое ме́сто"
3) мя́коть ( плодов)••eti senin kemiği benim — погов. бей ско́лько хо́чешь, то́лько что́бы ко́сти бы́ли це́лы (говорится, когда ребёнка отдают в обучение)
- eti budu yerindeetle tırnak arasına girilmez — погов. под но́готь нельзя́ забра́ться ( не следует вмешиваться в чужие семейные отношения)
- etine dolgun
- eti ne budu ne?
- etinden et koparmak
- etinden et kesmek
- etle tırnak gibi -
9 et
,-ti 1. flesh. 2. meat. 3. fleshy part of fruit, pulp, sarcocarp. - bağlamak 1. to gain weight. 2. (for a wound) to close. - baltası meat cleaver. - beni a small fatty excrescence on the body. - bezi gland. -i budu yerinde plump. - çalığı botulism. -ine dolgun plump, nicely filled out. -inden et koparmak/kesmek /ın/ to pain, hurt, cause pain (to). -e gömülmek (for a toenail) to become ingrown. - kurdu flyblow, maggot in meat. - lokması a meat dish. -i ne, budu ne? colloq. 1. After all he´s just a child. 2. He´s out of his depth. -i senin, kemiği benim. colloq. Be as rough as you want with him./Don´t spare the rod! (said by a parent to a teacher or master workman). - suyu 1. broth of meat, bouillon, stock. 2. gravy. - tahtası chopping block (for meat). -le tırnak gibi buddy-buddy, closely attached (bosom buddies). - tırnak olmak to become close relatives. - tutmak to gain weight. - tutmamak to stay thin, not to gain weight. - uru wen, fleshy tumor. - yemeği dish of meat.
См. также в других словарях:
suyu baştan (veya başından) kesmek — işin aslı üzerinde kesin bir şey söyleyip ayrıntılarını konuşmaya gerek duymamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
su — 1. is., yu Sutaşı 2. is., yu 1) Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab Dere suyu tekmil çamur. Halk kuyu suyu içmek mecburiyetinde... R. N. Güntekin 2) Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bıçak — is., ğı 1) Bir sap ve çelik bölümden oluşan kesici araç Ekmek bıçağı. Sebze bıçağı. 2) Çeşitli kesme işlerinde kullanılan keskin ağızlı araç Basımevi bıçağı. Birleşik Sözler bıçaksırtı bıçak sırtı çatal bıçak takımı … Çağatay Osmanlı Sözlük
altın — is., kim. 1) Atom sayısı 79, atom ağırlığı 196,9 olan, 1064 °C de eriyen, kolay işlenen, yüksek değerli, paslanmaz element, zer (simgesi Au) Altın çok eski zamanlardan beri para basımında kullanılmaktadır. 2) sf. Bu elementten yapılmış Müsteşar,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çiçek — is., ği, bit. b. 1) Bir bitkinin, üreme organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu, renkli bölümü 2) bit. b. Çiçek açan kır veya bahçe bitkisi Evin ufak çiçekler ve bitkilerle süslü bahçesine çıktım. R. H. Karay 3) mec. Davranışları hafif, toplum… … Çağatay Osmanlı Sözlük